Kilo almaktan korkmak, sağlığınızı kaybedecek kadar zayıf olma arzusu, kontrolsüz diyet uygulamaları belki de son zamanlarda en çok karşılaştığımız problemlerden biri olan yeme bozukluklarını gündeme getirmektedir. Sosyokültürel değişimler kişilerin kendi bedenleri hakkında farklı değerlendirmeler yapmalarına neden olabilmektedir. Tabi medya da bu algıya büyük ölçüde destek çıkmaktadır. “Sıfır beden kadınlar”, “ince bele sahip olma arzusu”, “zayıf olanın kabul görmesi” gibi durumların günümüzde gitgide normalleştiğini görmüyor muyuz? Peki tüm bu değişim her bireyi iyi bir yöne doğru mu götürüyor? Yoksa bazı ruhsal bozulmaları da beraberinde mi getiriyor?
Tüm bu sorular ışığında günümüzde yaygınlığı git gide artan, özellikle ergenlik çağında başlayan ve yetişkinlikte de görülmeye devam eden 3 tip yeme bozukluğuna yakından bakacağız.
Bunlardan ilki Anoreksiya Nervoza olarak bilinmektedir. Anoreksiya nervozaya sahip kişilerin beden ağırlığı yaşına göre beklenenin %15 altındadır. Bu kilo kaybı ile görülebileceği gibi, hiçbir zaman ideal kiloya ulaşamama şeklinde de gözlemlenebilmektedir. Ölecek kadar zayıf görünümlü insanlarla karşılaştıysanız, Anoreksiya Nervoza çanları çalıyor olabilir. Özellikle büyüme çağında beklenen miktarda kilonun alınamaması olarak kendini gösterebilir. (Vücut kitle endeksinizi hesaplamak için tıklayın) Bu kilo kaybı şişmanlatan yiyeceklerden kaçınma davranışından dolayı yaşanabilir. Bunun dışında kişiler kilo almama isteği ile kendilerini kusmaya zorlayabilirler, aşırı egzersiz yapabilirler ya da müshil gibi boşaltım yapabilecekleri ilaçlar kullanabilirler.
Kişiler Niçin Kilo Almaya Karşı Bu Davranışları Sergiler?
Anoreksiye nervoza en başta kişinin kendi bedeniyle ilgili algısındaki bozulmayı akla getirmelidir. Kişi ne kadar zayıf olursa olsun aynaya baktığında gördüğü bedenden rahatsızlık duyacak, normal kilonun üzerinde olduğunu düşünecektir. Çoğu zaman hayret verici olan bu durum kişilerin kendilerini değerlendirmedeki hatalı düşünceleri gözler önüne sermektedir. Anoreksiya Nervozaya sahip kişiler kendilerini sık sık aynada kontrol edip tartma yoluna gidebilirler. Bu durum onlarda özsaygı düşüklüğüne neden olabilmektedir. Aynı zamanda kilo almaktan aşırı derecede korku duymaktadırlar. Bu durum onların günlük hayatta en önemli kaygıları haline gelmiştir. Hatta anoreksik kişilerin %20’si intiharı düşünürken %5’i intihar etmiştir.
Anoreksiya Nervoza Alt Tipleri
Kısıtlı Tip olarak adlandırılan Anoreksik kişiler yeme düzenlerine kısıtlamalar getirmektedirler. (Örneğin; günlük öğünlerini kısıtlamak ve çok az yemek yemek) Tıkınırcasına yeme/ çıkarma türünde ise kişiler yeme atakları geçirip (aşırı besin alımı) sonrasında alınan besini kusma ya da boşaltım sağlayıcı ilaç alımıyla vücuttan uzaklaştırmaktadırlar. Bu alt tiplere sahip kişiler arasında önceleri birlikte görülen hastalıklar açısından farklılıklar gözlenmiştir. Fakat yapılan son çalışmalar bir alt tipe sahip hastanın ileriki yaşlarda diğerini de geliştirme ihtimalinin çok yüksek olduğunu vurgulamıştır.
Nedenleri Nelerdir?
Kesin bir şekilde nedeni belirlenemese de genellikle hastalığı başlatan şeyin diyet yapmak olduğu düşünülmektedir. Bu diyet esnasında maruz kalınan bir takım psikolojik ve fizyolojik faktörler masum bir diyet gibi başlayan süreci hastalık boyutuna taşıyabilmektedir. İkiz çalışmalarının gösterdiği üzere hastalığın genetik bir alt yapısı bulunmaktadır. Yani Anoreksiya Nervoza sahibi bir kişinin ikizinde de aynı hastalığın bulunma olasılığı %50 ile %90 arasında değişmektedir. Aynı zamanda Anoreksiya Nervozanın kadınlardaki yaygınlığı erkeklerden 10 kat daha fazladır.
Gelişimsel psikologlara göre bebeklik döneminde daha katı bir tutum içerisindeki anne bu davranışlara sebep olabilir. Çünkü bir bakıma çocuğun yemek yeme davranışı bağımsızlığının bir sembolü olarak görülmektedir. Yani kaşığı “uçak geliyor” diye çocuğunun ağzına sokmaya çalışan bir anne red tepkisi alabilir. Bu, çocuğun “ben özgürüm, seni reddedebilirim” deme yoludur. Fakat bu sık sık yapıldığında kalıcı bir sonuç yaratabilmektedir. Anneler, dikkatli olun (!)
Bilişsel davranışçı psikologlar ise bu durumun tamamen kişinin bedenine dair gerçekçi olmayan tutum ve inançlarından kaynaklandığını savunmaktadırlar. Ya kişi kendine dair inançlarından ya da medyanın ona dayatmasından kaynaklı olumsuz algıya sahip olabilir. “Erkekler zayıf kadınlardan hoşlanıyor” düşüncesini benimseyen biri için kilo almak kabus olacaktır. Bu da Anoreksiya geliştirme riskini bize açıklamaktadır.
Tabi ki tüm bunlara ek olarak toplumsal nedenler de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle beden imajına vurgu yapan meslek gruplarında bu tarz yeme bozukluklarının daha sık görülmesi de sosyal etkinin önemini bize bildirmektedir.
Tabi ki her az yiyen ya da zayıf insan Anoreksiya Nervoza’ya sahip değildir. Fakat Anoreksiya Nervoza hayati tehlike yaratan bir hastalıktır. Fizyolojik bozulmalar sonucu ölüm (kalp yetmezliği vb.) ya da intihar vakalarına sık rastlanmaktadır. Bu nedenle ihmal edilmeden gerekli tedavinin alınması gerekmektedir.
Bir sonraki yazımız diğer bir yeme bozukluğu olan: Bulimiya Nervoza hakkında. Beklemede kalın 🙂
Kaynaklar
Gürdal, A. (1999). Yeme bozuklukları ve tedavisi. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni. 9(1). 21-27.
Kabakçı, E., Demir, B. (2001). Yeme bozuklukları. Hacettepe Tıp Dergisi. 32(2). 125-131.
Kring, A.M., Johnson, S. L., Davison, G., Neale, J. (2015). Anormal Psikoloji.(M. Şahin, Çev.). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi :2014)