Daha canlı ve coşkulu olmak, büyük planlar yapacak kadar özgüveni kendinizde bulmak, etkinlikten etkinliğe koşmak ama hiç yorulmamak ve hatta hiç uyumadığınız halde kendinizi enerjik hissetmek ister misiniz ? Roller coster’a binmek adrenalin yaşamak için iyi bir yol olabilir; ama sürekli olarak kafanızın bir aşağı düşmesi ve bir yukarı çıkması bipolar bozukluk ile ilgili olabilir. İyi ama neden bizim duygu durumumuz o uçtan bu uca bir sarkaç gibi sallanır, bipolar bozukluk tam olarak nedir ve ne değildir, bir de duyguların böyle değişken olması bizi yaratıcı yapar mı ?
İki uçlu bozukluklar DSM-V’e göre ikiye ayrılır: İki uçlu bozukluk I, İki uçlu bozukluk II ve siklotimik (döngüsel) bozukluk. İki uçlu bozuklukların depresyondan belirgin bir farkı vardır; depresyonda sadece çökkün duygu durumu yaşanırken, iki uçlu bozukluk yaşayanlar kendilerini depresyon epizodlarının yanında mani epizodlarının içine düşmüş bir halde bulabilir. Aslına bakarsanız üçe ayrılması da tam olarak buradan kaynaklanır. Mani epizodlarının (taşkın ele avuca sığmaz asabi duygudurumunun) şiddeti ve süresi bir öyle bir böyle davranan insanları anlamamızı zorlaştırır.
Bipolar Bozukluk Neye Benzer?
Kişilerin depresyonda neler yaşadığını, düşündüğünü daha önceki bir yazımızda ayrıntılı anlatmıştık. Çoğu insan mani diye adlandırdığımız coşkun duygular yaşadıktan sonra hayatı boyunca depresyon yaşar. Mani yaşayan bir kişinin alışılmadık, uçarı kaçarı davranışları vardır. Bir bakmışsınız emeklilik parasını bir oda büyüklüğünde akvaryum almak için harcamıştır veya siz daha arkanızı dönmeden bir koşu kuyumcuya gidip iki alyans kapıp gelmiştir. Büyük planlar yapar ama bu planların uygulanabilir olup olmadığı zerre umrunda değildir. Aşırı hızlı konuşur, ne dediğini anlamak için video kaydı alıp yavaşlatarak izlemeniz gerekir. Uçuşan düşünceleri vardır, bir ondan bir bundan söz ederken siz lafın nereye gittiğini takip edemezsiniz.
Oturmaz, dinlenmez, uyumaz ama yorulmaz da. Siz üç kasa enerji içeceği içip üstüne litre litre kahve kafaya dikseniz, yine de o kadar enerji dolamazsınız; çünkü hiçbir içecek sizi hem enerji hem de özgüven bombasına dönüştüremez. Bomba diyorum; çünkü eğer ki bu kişiyi dizginlemeye kalkarsanız, muhtemelen elinizde koca bir öfke bombası olarak patlayacaktır. Dürtülerini kontrol edemediği için işin neşesi kaçar ve saldırgan bir deneyime dönüşebilir. Bu şekilde gelen taşkın duygular ve hareketler bir-iki gün sürebilir ama kim bilebilir, daha uzun yaşayan insanlar da var. Ve işin ilginci işlevselliği fazlasıyla etkilese de manik epizod yaşayan kişiler, bu durumdan kurtulmak istemezler. Kim “süper, harika” gibi hissetmek istemez ki ?
Hipomani olarak adlandırdığımız durum ise yine manik özelliklerin görülmesidir ama bu sefer bu heyecanlı duyguların ve davranışların şiddetinin daha düşük halde yaşanmasıdır. Zaten “hipo” Yunancada “altında” anlamına gelmektedir; yani hipomani maninin altında, mani kadar yüksek değildir. Haliyle hipomani, mani kadar hayatı etkilemez ve yaşama engel olmaz. Evet, hipomanide de işlevsellikte bozulmalar görülebilir ama kişi daha çok çapkın, sosyal, heyecanlı bir tip olarak görülür.
Alt Tipler
- İki uçlu bozukluk I tanısının konulabilmesi için tek bir manik dönem yaşanması yeterlidir. Ama bu tanıyı almış kişilerin yarısından fazlası +4 epizod geçirmektedirler.
- İki uçlu bozukluk II bu ise ilkine göre daha hafiftir, tanının konulması için bir majör depresif+bir hipomanik epizod görülmesi yeterlidir.
- Siklotimi ise I ve II’ye göre oldukça hafif seyreder ama kroniktir (süreğen), iki yıl boyunca kişi aralıklarla kendini hafif depresyon ve ardından hop mani içinde bulur.
Diğer Özellikleri
Majör depresyonun görülme sıklığı bipolar bozukluktan daha fazladır. Yetişkinlerin yaklaşık %2’sinde iki kutuplu bozukluk görülür ve görülme sıklığında cinsiyetler arası fark çok azdır. Fakat kadınlar depresif epizodları erkeklerden daha sık yaşamaktadır. (Sizce de burada kültürün bir parmağı olabilir mi?) Siklotimi, bipolar I ve II’ ye göre birazcık daha fazla görülür. Bipolar tanısı almış kişilerin yarısından fazlası bipolar tanısını 25 yaşından önce almıştır. Sadece yetişkinlerde görülen mizaç bozukluğu olduğu yanılgısına düşmeyin, çünkü çocuk ve ergenlerde görülme sıklığının arttığı bulunmuştur.
Bipolar hastalarının 3’te 1’ inde madde kullanım bozukluğu, 3’te 2’ sindeyse anksiyete bozukluğu da görülmektedir. Bipolar bozuklukta ayrıca obezite ve diyabet, bipolar tanısı (en çok bipolar II) almamış kişilere göre daha fazla görülür. Aşırı obez kişilerin %89’ unda bipolar görülmektedir! Araştırmacılar hipomaninin, ciddi obezite ile ilişkili olduğunu düşünmektedir. Ayrıca bipolar hastalarında tiroit, kalp-damar rahatsızlıkları ve intihar girişimlerine de sıkça rastlanır. Bipolar I tanısı almış her 4 kişiden birinin özkıyım girişimi olduğu bulunmuştur. Tıbbi hastalıkları fazlasıyla şiddetli yaşarlar ve bu yüzden ölme olasılıkları ne yazık ki iki kat daha fazladır.
Bir De Biyolojinin Parmağı Var
Bipolar bozukluklarda soya çekim, majör depresyona göre daha fazladır. Finlandiya’da ikizlerle yapılan bir çalışma genetik faktörlerin %93 olduğunu göstermiştir. Ayrıca serotonin ve dopamin reseptörlerinin bozulması, kortizol hormonunun salgılanmasında düzensizlik, beyinde duygularla ilişkili bölgelerde farklılık, hücre zarlarında ve reseptörlerde değişiklik görülür. Majör depresyondan farklı olarak striyatum denilen bir bölge mani esnasında aşırı derecede aktive olur ve protein kinaz C aktivitesi artar. Bunun dışında mani ve depresyon esnasında beyin görüntüleri birbirlerine benzemektedirler.
Bipolar, birçok zorluğun bir arada yaşanabildiği genetik kökeni olan bir bozukluktur. Bipolardan muzdarip kişiler yer yer kendilerini insanlardan soyutlayabilirler, bazen de bipoların yeterince iyi tanınıp anlaşılmamasından ötürü insanların tepkileri ile karşılabilabilirler. Hatta maninin “yaratıcı” olmaya yardımcı olduğunu düşünenler bu durumun hiç geçmemesini dileyebilirler. Umarız ki duygu-durum bozuklukları zaman içinde daha iyi anlaşılır ve herkes yardım fırsatı bulabilir. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere; enerjiniz hiç bitmesin, kafanız hiç düşmesin efenim !
Kring, A.M., Johnson, S. L., Davison, G., Neale, J. (2015). Anormal Psikoloji.(M. Şahin, Çev.). Ankara : Nobel Akademik Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi :2014)
Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu ve Dr. Sinem Zeynep Başer (2008). Obezitenin Psikiyatrik Yönü. Türkiye’de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar (62. 341-348).
Atkinson ve Hilgard (2015). Psikolojiye Giriş. (Öznur Öncül ve Deniz Ferhatoğlu, Cev). Ankara: Arkadaş Yayınları.