Bağımlılığa ne neden olur? Psikolojik, psikiyatrik, nörolojik birçok açıklama bugüne kadar bu sorunun cevabı için çalıştı. Genetik bir kökeninin ve bunun belirleyici olduğunu söyleyenler oldu, tam tersi sosyal çevrenin, gelişimde ailenin daha büyük bir öneme sahip olduğunu düşünenler oldu, her ikisinin de etkileşiminin önemine de değinenler de vardı. Peki ya bakış açımızı değiştirsek ve evrimsel bir açıdan yaklaşsak neler elde ederiz hiç merak ettiniz mi? Uyuşturucu etkisi olan bitkiler ve primat atalarımızın etkileşimi nasıl oldu? Duyguların işlevleri yaklaşımıyla madde kullanımını nasıl ele alabiliriz? Beyindeki alanlarının farklılığı açısından bağımlılığa nasıl bakabiliriz?
Öğle Yemeğinde Esrar Sote
Psikoaktif bitkilerin (uyuşturucu, uyarıcı veya halüsinatif etkileri olan) ve madde kullanımının varlığı ilk insansı türlere , 200 milyon yıllık bir geçmişe kadar uzanıyor. 40,000 yıl önce Aborjinlerin ve Amerikalıların nikotini kullanıldığı, 5000 yıl öncesine kadar Ekvatorluların ise kokain kullandığı antropologlar tarafından biliniyor.
Sullivan ve Hagen’in Psikoaktif Madde Arayışı yaklaşımı bitkiler ve memeli atalarımızın etkileşimi çerçevesinde yeni bir bakış açısı sağlıyor. Yerli toplulukların bu psikoaktif bitkileri kafayı bulup eğlenmek amaçlı değil; protein, vitamin, mineral sağladıkları yemek kaynağı olarak gördüğü düşünülüyor. Ayrıca bitkilerin verdiği enerji artışı, yorgunluk hissindeki azalma ve diğer faydaları uzun süren avlanma dönemleri için iyi bir uyum sağlamalarına yardımcı olduğu düşünülüyor. Muhtemelen kısıtlı kaynak ortamında bu bitkilerden yaşam için büyük önem arz eden beyin kimyasallarının -nörotransmitterlerin- yapıtaşlarını da elde ediyorlardı. Böylece memeli ile bu bitkiler arasındaki etkileşim başlamış ve bugünkü bağımlılığın kökenleri atılmış oluyordu.
Duygularımızla Oynamayın Psikoaktifler
Duygularımız motivasyonu, öğrenmeyi ve kararları etkiler. Bu nedenle davranışa yön verir ve sonuç olarak uyum için çok önemlidir. Öfori (zindelik, yerinde duramama), heyecan gibi olumlu duygular artan kazanıma ve uyuma işaret eder; başarılı bir av dönemi başarılı bir üreme gibi. Kaygı, acı duymak potansiyel tehditlere karşı bir uyarı sağlar veya uyumda bir düşüşe işaret eder.
Modern dönem birçok tıbbi, sosyal ve teknolojik olanağı içerdiği için atalarımızın yaşadığı dönemlere göre daha konforlu bir çevrede yaşıyoruz, bu nedenle duygular eski işlevlerini tam olarak yerine getirmiyor. Duygular uyum için bir gösterge olmaktan çıkıp daha gereksiz bir hal alıyorlar. Örneğin, kaygı atalarımız için bir yaşam tehlikesine işaret ederken artık bir topluluk önünde konuşma yaparken küçük düşmekten dolayı kaygı duyuyoruz.
Psikoaktif maddeler atalarımız için artmış uyuma işaret eden birtakım duyguları ortaya çıkarırdı, fakat burada bahsettiğimiz duygu “mutluluk” değil. “Mutluluğu” kovalamak bize birtakım kazanımlar verir ve evrimsel olarak bu kazanımlar da uyumu artırır. Yani mutluluk duygusu direk olarak uyum ile alakalı değildir. Örneğin; mutluluk duygusu başarılı bir sosyal ilişkiye işaret eder, bu bir kazanımdır. Fakat atalarımızın madde kullanımında yaşadığı öfori ise evrimsel olarak güzel bir su kaynağı bulunduğunda, başarılı bir üreme gerçekleştiğinde ortaya çıkan bir duygudur yani direk olarak uyum ile karşılıklı ilişki içindedir. Yani öfori hayatta kalmanın neslin devamının göstergesidir, mutluluk ise öforinin yanında daha az öneme sahip bir duygudur. Birçok psikoaktif madde öforik bir deneyime sebep olur ve bu nedenle atalarımızda artan bir uyum etkisi yaratmış olması muhtemeldir. Yani atalarımızda madde kullanımı uyumu artırıcı bir etki yaratırken bugün uyuşturucu kullanımı, uyumda aynı tahmin edilen artışları sağlamıyor. Aksine hatalı, sahte bir artış görünümü veriyor. İlk etapta sağladığı kazanımlar zamanla madde kullanımının aşırıya kaçmasına neden oluyor. Sonrasında bu kazanımlar uyumun önüne geçiyor. Asıl uyum için gerekli olan yiyecek ve uyku gibi temel ihtiyaçlar ihmal edinilebiliniyor. Bir yerden sonra duygusal sistem asıl amacı olan yaşanılabilirlik ve uyum için değil, sadece madde arayışı içine çalışır hale geliyor.
Sen İstersin De Beyin Bu İşe Ne Der?
Toplumsal düşünceye göre madde kullanımı zevk içindir, fakat madde kullanımıyla beraber bir süre sonra alınan zevk düşer veya sabit kalır. Yine de maddeye duyulan arzu artar. Peki nasıl zevk alınmayan bir şeye aşırı arzu duyulmaya başlanır? Memelilerin beyninin “beğeni” (ödülden duyulan hazza dayalı zevk) ve “istek” (teşvik motivasyonu ve ödül peşindeki davranışlar) devrelerindeki farklılık buna bir açıklama getirebilir. Bahsedilen istek ve beğeni gündelik yaşamdaki bilinçli olan isteklerimizden biraz farklı bir kavram. Smith ve Berridge’nin yaptığı çalışmalara göre beğeni devresi bilinçli, rahatlatıcı ve yatıştırıcı hissettirir, madde kullanımından sonra ortaya çıkar; istek devresi ise bilinçsiz, uyarıcı ve maddeyi görüldüğünde ortaya çıkar.
İstek devresinin işleyişinde büyük rol oynayan dopamin evrimsel olarak uyum konusunda çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü uyumsal olan davranışlara teşvik için bir motivasyon sağlar. Fakat madde kullanımıyla beraber devrede dopamine karşı hassasiyet-aşırı duyarlılık geliştirir. Bu ise herhangi bir zevk içermeksizin maddeye duyulan aşırı isteğe neden olur. Böylece uyum için bir avantaj sağlamadığı halde sistemdeki bozulmadan kaynaklı bir uyum sağlayacakmış gibi madde-arayışı davranışları sergilenir.
“Nasıl”ı bilmek önemlidir, “Neden” sorusu cevaplandığı zaman ise o bilgi derinlik kazanarak sağlam bir temele oturur. Bitkilerden, duygulara, insan beynine ve kimyasallara kadar eğildik ve evrimin ışığında hem “Nasıl”ı hem de “Neden”i cevaplamaya çalıştık. Bunların pratikte ise madde kullanım bozukluğunun tanısı, tedavisi için daha bütüncül bir bakış açısı sağlayabileceğini düşünüyorum. Önleme programlarının ve müdahalelerin dinamiklerinin bu perspektifle daha sağlam temellere oturmasına da yardımcı olacaktır diye düşünüyorum. Önce bilimle, sonra Psikolezyum’la kalmaya devam edin 🙂
Kaynaklar:
Saah, T. (2005). The evolutionary origins and significance of drug addiction.Harm Reduction Journal
Nesse RM: Psychoactive drug use in evolutionary perspective. (1997).Science , 278:63-66.
Durrant, R., Adamson, S. Todd, F. ve Sellman, D. (2009). Drug use and addiction: evolutionary perspective. Australian and New Zealand Journal of Psychiatry
https://ocw.mit.edu/courses/experimental-study-group/es-s10-drugs-and-the-brain-spring-2013/handouts/MITES_S10S13_addictionwk4.pdf