Anksiyete bozukluğunu, Maymun Aklı ’nda çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor Daniel Smith.  Anksiyetenin birçok belirtisi vardır; terli avuç içleri, yenmiş tırnaklar, aşırı göz kırpmak, hareketsiz oturamamak… Bunları kendinizde gözlemliyorsanız belki de Daniel Smith’in çektiği sıkıntıların çoğunu da çekiyorsunuzdur.

Fobileri olan kişilere bakalım; yüksekten korkuyorsanız bir kuleden aşağıya bakmanız onunla yüzleşmenizi sağlar. Örümcekten korkuyorsanız, evde beslemek için bir örümcek alıp ona alışmayı deneyebilirsiniz. Peki ya korkmaktan korkuyorsanız?

Annesinin anksiyetesi ile nasıl başa çıktığını tüm hayatı boyunca gözlemleyen biri Daniel Smith. Kendi anksiyetesi ve hayat hikayesini de bizler için derinlemesine inceliyor ve nasıl savaştığını, nelerle mücadele ettiğini açık bir şekilde anlatıyor. Annesinin durumundan yola çıkarak kendine verdiği öğütler onu motive ediyor: “Anksiyeteyi kendinin esaslı bir parçası olarak kabul et, o anksiyete bir enerjiye dönüşecek. Kendini kırbaçlamayı bırak, yara izli kendin ol!”

Freud’a göre korkuda kişi var olan bir tehdide karşı fiziksel güvenliğine karşı var olan bir tehdide karşılık veriyor; kaygıda ise var olmayan bir tehdide karşı tepki üretiyor. Yani aslında belirsiz ve sürekli bir korku söz konusu. Daniel Smith tüm kitap boyunca bununla nasıl başa çıktığını ve kaygılandığı sırada neler düşündüğünü, nasıl davrandığını bizlere en iyi şekilde betimliyor. O, anksiyete bozukluğu olan insanların aklını “maymun aklı” olarak tanımlıyor. Ona göre; maymun aklının sancıları içerisinde olan bir insanın düşüncelerinin kafatasının içinde bir yerden bir yere sıçrayışını, sürekli dönüp , zıplayıp, duvarlara dışkı atan ve sarmaşıklara tutunup sallanan Howler maymunlarına benzetiyor. Beyindeki bu değişimler, düşünce sıçrayışları anksiyete sıkıntısı yaşayan kişiye acı çektiriyor.

Kaygı bozukluğunu daha yakından tanımak istiyorsanız, böyle bir hastalıkla mücadele eden kişiyi anlamak, onu çözümleyemeye çalışmak istiyorsanız Daniel Smith size kendini sunuyor. Keyifli okumalar 🙂