Kayırmacılık, torpil, iltimas hepimizin çok da yabancı olmadığı kavramlar. Bir şirkette muhasebe pozisyonuna başvuran, ikisi de işinde çok başarılı muhasebe uzmanından biri patronla aynı üniversiteden mezunsa işi kapma olasılığı daha muhtemeldir. Bir okul müdürünün izin konusunda, aynı sendikadan olduğu bir öğretmene, kendi sendikasından olmayan bir öğretmene göre daha fazla tolerans göstereceği de sizi şaşırtmaz sanırım. Bunlara benzer birçok senaryoyu deneyimlemiş ya da bir arkadaşınızdan dinlemiş olmanız muhtemel. Peki siz böyle bir şey yapar mıydınız? Bir düşünün; sadece aynı ressamları beğendiğiniz bilgisine sahip olduğunuz, daha önce tanımadığınız bir kişiyi, hiçbir çıkarınız olmamasına rağmen kayırır mıydınız? Cevabınız hayırsa size bunun aksini ispat edecek, sosyal psikolojinin temel deneylerinden birine göz atın.
Kandinsky Cemiyeti vs Klee Cephesine Karşı
Sosyal Kimlik Teorisi’nin kuramcılarından Henri Tajfel ve arkadaşları 1971’de gerçekleştirdikleri çalışmada, daha önce birbiriyle tanışmamış bir grup lise öğrencisine bir karar-verme araştırmasına katılacakları söylenmiş. Sonrasında iki soyut ressam olan Kandinsky ve Klee’nin 12 tane tablosu gösterilmiş . Ardından bu kişiler rastgele bir şekilde iki gruba ayrılmış. Katılımcılara ise onların eserlere yönelik beğenilerine göre ayrıldıkları söylenmiş. Her bir katılımcıya görev olarak, biri Kandinsky beğenen gruptan seçilmiş diğeri ise Klee beğenen bir gruptan seçilmiş birer katılımcı arasında bir ödülü paylaştırması söylenmiş. Bir çıkar durumu hissetmemeleri için paylaştırmayı yapanlara bu çalışmada ödül alamayacakları söylenmiş. Ayrıca görev esnasında yüz yüzelik etkisini de yok etmek için araştırmacılar kişileri sadece harflerle sunmuş (Ahmet : A katılımcısı gibi). Sonuç olarak; yaratılan bu “grup” ortamında öğrenciler kendisiyle aynı beğeniye sahip olan katılımcılara daha fazla para verme eğiliminde olmuşlar. Örneğin; Kandinsky beğenen katılımcı 10 doları paylaştırırken Kandinsky beğenene 7 dolar, Klee beğenene 3 dolar vermiş.
Kişiler ; herhangi bir geçmişleri olmamasına rağmen , tanışmadıkları, birbirlerini görmedikleri halde, ortak bir hedefleri, kişisel çıkarları ve ortak bir gelecekleri olmadıkları halde, sadece basit bir grup ölçütüne göre kayırmacılık yapmışlar. Yaratılan bu “minimal grup paradigmasında” katılımcılar iç-grupta yer alan bireyleri dış grupta yer alan bireylere göre kayırma eğiliminde oldukları için bu olguya “iç grup kayırmacılığı” adı verilmiş.
İç Grubumdansın Diye Demiyorum Ama Ben Seni Pek Sevdim
Ressam beğenisinin belki de bu duruma etki edebileceğini düşünen bir takım araştırmacının eleştiri ile Billig ve Tajfel’in 1976’da yaptığı çalışmada iki grup sadece rastgele oluşturulmuş ve ressam beğenisi gibi ortak bir değer belirtilmediği halde yine de bu etki görülmüş.
Hiçbir değer olmaksızın gerçekleşen bu etki tabi ki de aynı sendikadan olan kişiler arasında, aynı üniversiteden mezun olan kişilerde, hemşehrilerde, hemcinslerde yani iç-grubunuzda yere alan kişilere karşı görülecektir. Bu etki yapılanları bilimsel bir temelde meşrulaştırma yolu değildir. Aksine insanın grup içerisinde böyle bir yatkınlığının olduğu bilinip objektif olunması gereken durumlarda biraz daha tetikte ve dikkatli olunması gerektiğini söyleyen bir etkidir. Adaletli olduğunuzu düşündüğünüz yargılarınızın, iç gruba karşı olan olumlu ön yargılarınızın “grup içerisindeki insan” faktörü ile etkilenebileceğinin kanıtıdır.
Kaynaklar
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/23/665/8472.pdf
http://mrsteen2016.weebly.com/uploads/2/3/6/1/23616912/tajfel__1970_.pdf
Rubin, M., & Hewstone, M. (December 2004). “Social Identity, System Justification, and Social Dominance: Commentary on Reicher, Jost et al., and Sidanius et al.”.