Psikolojik rahatsızlıklar farklı ve ilgi çekici doğalarıyla pek çok filme ve diziye konu olmuştur. Psikolojik rahatsızlıkların içinden, filmlere en çok konu olanlardan biri de şüphesiz “psikopati” olarak adlandırılan bozukluktur. Gerilim filmlerinin vazgeçilmez karakterleridir psikopatlar. Unutulmaz karakterlerden Hannibal LECTER ünlü psikopat bir psikiyatristtir. Hannibal, insan eti konusunda gurme olmakla birlikte tahmin edeceğiniz üzere en çok insan beyni yemekten hoşlanmaktadır. Söylemeliyim ki kendisi ilke sahibi bir dahidir. Sadece kötü insanları öldürmekte ve onları yemekte, ölüm fikrini rahatlatıcı bulmaktadır.
Muhtemelen bu yazıyı okurken veya bu filmi izlerken kalp atışlarınız hızlanmıştır. Bunun sebebi beynimiz bizi korkutan, heyecanlandıran durumlarla karşılaştığında bedene emir vererek adrenalin salgılanmasını sağlamasıdır. Adrenalin salgılanınca; 1) Damarlar genişler. 2) Kan basıncı artar. 3) Kalp atış hızı artar. 4) Göz bebekleri büyür. 5) Kan şekeri yükselir. Öyle ki dahi psikopatımız bir insan kafatasını titizlikle kesip beynini incelikle dilimlerken beyni anormal bir tepki vermemekte, bu durumu olağan karşılamakta, adrenalin hormonuna ihtiyaç duymamaktadır. Diyeceğim o ki psikopatımızın kalbi, kapının ardında sizi korkutmak için bekleyen kardeşinizle karşılaştığınızdaki kadar bile çarpmamaktadır.
Peki bu nasıl olmaktadır? Psikopati nedir? Psikopatinin tanı ölçütleri nelerdir?
Psikopati Antisosyal Kişilik Bozukluğundan (AKB) önce tanımlansa da sosyopati ile birlikte Antisosyal Kişilik Bozukluğu olarak isimlendirilir. Psikopati tanısı alan çoğu psikopat AKB kriterlerini de karşılar. Psikopati, biyolojik ve psikososyal etmenlerden etkilenen bir kişilik bozukluğudur. Psikopati tanısı için uzmanlar 15 yaş öncesi ve 15 yaş sonrasını baz alırlar. 15 yaş öncesinde sık sık evden kaçış, yalan, ebeveynlere başkaldırı, zarar verici kural çiğneyen davranışlar, hırsızlık gibi davranış bozukluklarının varlığına bakılır; çünkü yukarıda bahsettiğim davranışlar psikopatinin ilk adımlarıdır. 15 yaşından sonra ise kuralları çiğneme ve bundan rahatsızlık duymama, dolandırıcılık, yalan, dürtüsellik, öfke, kendi yaşamını ve başkalarının yaşamını tehlikeye atmaktan kaçınmama, sorumsuzluk, narsistlik, kibirli davranışlar ve bizce en önemlisi olan pişmanlık duymama gibi ölçütlere bakılır.
Yukarıdaki özelliklere sahip olan bir insanla dost ve arkadaş olmak bir tarafa iletişim kurmak bile zor olacaktır. Peki bu insanlar nasıl eş, dost edinmektedir? Psikopatların en ilginç özelliklerinden biri de çekici olmalarıdır. Psikopatlar ince bir zekaya, insanları kendine bağlayan kıvrak bir dile, ortamlarda enerjiyi arttırıcı özelliklere sahiptir. Etraflarında bulunan çoğu insan psikopat bireylerden onların neşeli bağlayıcı sohbetlerinden çok hoşlanır ve severler. Dikkat çekici oldukları kadar usta manipüle edicilerdir. Psikopat bireyler, kişiliklerini çok iyi saklayabilir, taklit yapabilir ve suç işleme ihtimallerinin Tweety’in suç işleme ihtimali kadar düşük olduğunu düşünmenize sebep olabilirler. 
Psikopat insanların beyinleri faklı mıdır?
AKB tanısı almış kişilerin beyin tarama sistemleriyle yapılmış çalışmalar da diğer insanlara oranla preforantal korteksin eksik faaliyeti ve amigdalada küçülme tespit edilmiştir; yani birçok psikopat bireyin beyinleri psikopat olmayan bireylerin beyinlerinden farklıdır. Peki bu farklılığa sahip her birey suç işler mi? Elbette hayır, psikopat bir beyne sahip olup hiç suç işlemeyen bireylerin sayısı oldukça fazladır. Psikopati her ne kadar seri katiller, yasadışı işler yapan korkunç insanlar olarak yansıtılsa da ömrünün sonuna kadar hiç suç işlememiş fakat psikopat bir beyne sahip olan insanalar da vardır.
Yapılan bazı çalışmalarda psikopati için genetik yatkınlığın orta seviyeli olduğu görülmüştür. Madde bağımlılığı ise AKB ile ilintili görülmektedir . Yaygınlık oranı % 0,05 ile % 15 arasında bildirilmektedir. ABD’de yapılan çalışmalarda tahmini yaygınlık oranı erkeklerde % 3, kadınlarda % 1’den az bildirilmiştir. ABD’de durum böyleyken Tayvan’da bu oran oldukça düşük, % 0.03 ile % 0.14 arasında, bulunmuştur. Alkolizme bağlı olarak Güney Kore’de ise bu oran yükselmektedir. Bu durum bize psikopatinin ortaya çıkışında biyolojik, kalıtsal ve sosyokültürel etmenlerin ilişkili olduğunu göstermektedir. Zeka, iyi düzenlenmiş bir çevre, olumlu bir aile ortamı koruyucu etki yaparken; alkolizm, madde bağımlılığı, şiddet, travmatik olaylar ve tecavüz genetik yatkınlığı olan bireyler için risk faktörü olabilmektedir.
Ve sırada dahi psikopat Hannibal Lecter’den seçmeler…
Kaynaklar
http:/nbeyin.com.tr/siddet-ve-beyin-bolum-2/
http:/nbeyin.com.tr/siddet-ve-beyin-bolum-1/
http:/library.cu.edu.tr/tezler/7555.pdf
