Empati deyince aklınıza neler geliyor? Bir başkasının yerine kendimizi koymak mı? Yoksa sadece karşıdakinin duygularını hissetmek mi? Belki de her ikisi. Peki, bir kimseyi aynı durumu yaşamadan nasıl anlıyoruz? Karşımızdaki kişinin durumunu zihnimizde taklit ediyor olabilir miyiz? O halde empati taklit yoluyla oluşmuştur demek doğru olabilir mi?
Empati kelimesi Yunanca “em(içinde, içerde) eki ve pathia(hissetme) kelimesinin birleşiminden meydana gelmektedir. Sözcük anlamından yola çıkarsak içerde ya da içinde hissetme olarak akıl yürütebiliriz. Ancak en genel tanımı ile empati; bir kişinin kendini bir başkasının yerine koyabilmesi, düşünce, tutum ve isteklerini anlayabilmesidir. Tarihte bildiğimiz bir çok araştırmacı empati ile ilgili görüş öne sürmüştür. Hepimizin çok sevdiği psikanalitik kuramın kurucusu olan Freud empatinin biyolojik kökenleri olabileceğini bildirmiştir. Günümüzde beyin görüntüleme çalışmaları ile empati kavramına yaklaşım Freud’u destekler niteliktedir. Empati, yaşamımızın ilk yıllarından itibaren sinir sistemimizin önemli bir parçası olarak gelişir. Empati ve sinir sistemi arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki dediyseniz, yazımızı okumaya devam etmelisiniz.
Devrim niteliğinde olan “Ayna nöronlar”ın keşfi empati ve takliti anlamamız açısından ayrı bir öneme sahip. İtalya Parma Üniversitesi’nde makak maymunlarının kullanıldığı bir çalışmada beyinde F5 alanı ile inferior parietal bölgede(Şekil 1) ayna nöronların işlevi keşfedilmiştir. Ayna nöronlar spesifik bir hareket yapıldığında ve bu hareket bir başkası tarafından yapılırken izlendiğinde bu alanlar aktive olmaktadır. Bu çok ciddi ve önemli bir bilgi olarak görülmektedir. Çünkü bir nöron diğer başka bir insanın bakış açısını benimseyebilmektedir. Ayna nöronların en önemli iki özelliği taklit ve öykünmedir. Basit bir taklit davranışı aslında çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Öncelikle karşıdakinin bakış açısına adapte olmayı gerektirir.
Suziki ve arkadaşları(2015)’na göre ayna nöronlar, belirli eylemleri gerçekleştirebilmek için evrim sürecinde adaptasyon sağlamak, diğerlerinin ne yaptığını anlamak, sosyal öğrenme, gözlemleme ve taklit yapmayı öğrenme için ortaya çıkmışlardır. Ayna nöronların aktive olmasıyla empati, konuşma, düşünme, his ve tecrübeyle birbirini takip eden bir süreç söz konusudur. Ayna nöronlar sayesinde, insan sadece kendinin değil, başkalarının eylemlerini de kayıt edebilir. Hatta diğerlerinin aklını okuyarak ilk adımı atabilme özelliği gösterebilir. Özellikle dil üzerindeki etkisi belki insan türü için en kilit adımı oluşturmaktadır. F5 alanının insanlarda Broca alanına denk geliyor olması bu iddia için düşündürücü görünmektedir. Dilin, iletişimdeki ve ötekini bilmekte ki rolü göz önünde bulundurulunca, şüphesiz insanlık tarihinde dilin gelişimine ışık tutacak nitelikteki bu araştırmaların önemi çok büyüktür(Altınbaş ve diğer, 2010).
Empati kavramına baktığımızda aslında temelinde taklitin yer aldığı görülebilmektedir. Taklit davranışını gerçekleştirmemizi sağlayan ayna nöronlar belki de kültürün ve ortak mirasın oluşmasına katkı sağlayan en önemli unsurlardır. Bunu tam olarak bilememekle birlikte çalışmaların hızla ilerlediği ve ayna nöronlar üzerinde yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Ancak kim bilir belki yeni çalışmalar ayna nöronları tahtından indirerek yerine yeni bir bilinmezlik getiriyordur.
Kaynaklar
Altınbaş, K., Oral, E, T., Özçetinkaya, S., Gülöksüz, S., (2010). Empatinin biyolojik kökenleri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 2(1),15-25
Demir, E, A., Gergerlioğlu, H, S., (2012). Ayna Nöron Sistemine Genel Bakış. European Journal of Basic Medical Sciences. 2(4),122-126
Coşan, T, E., (2016). Beyin ve Bilinç Evrimi. Osmangazi Tıp Dergisi. 38, 20-28