“Hepimiz şeker ve baharat karışımıyız. Bizler besleyici, yatıştırıcı, uzlaşmacı kişiler ve devrilmek üzere olan gemilerin kurtarıcılarıyız. Dünyayı hoşnut etmek, korumak ve yatıştırmak bizim görevimiz. Tüm hayatımız buna bağlıymış gibi, ilişkilerimizi korumaya çalışırız.”
Toplumsal düzen içinde kadınların öfkelerinin bilincine varmaları ve ifade etmelerinin hep engellendiğini, bu şekilde anlatıyor Dr. Lerner.
Sürekli kavga ediyor ama hiçbir şey elde edemiyorsak, şikayet etmemize rağmen, değerlerimize, isteklerimize aykırı bir şekilde hareket edip kendimize ihanet ediyorsak, yani aslında toplumda etiketlenen “dırdırcı kadın” olarak buluyorsak kendimizi, kendine saygı duymama, depresyon, benliğini kaybetme gibi ruhsal problemler tabi ki peşimizden gelecektir.
Dr. Lerner öfke dansında hem hissettiğimiz duyguyu anlamaya, tanımlamaya, nedenlerini bulmaya hem de onu nasıl etkili bir şekilde kullanacağımıza ışık tutuyor. Öfkemizi yanlış yönlendirdiğimizde açığa çıkan bir döngüden bahsediyor Öfke Dansı. Biz idare ettikçe öfkemiz artar. Öfkemizi bastırdıkça, ortaya çıktığında bir patlama yaşanacağını düşünürüz. En sonunda bu patlamayı doğru olmayan bir yerde yaşarız ve yıkıcı olur. Böylece diğer insanlar bizi nevrotik olarak betimlerler. Bu da asıl sorunu bastırmamızla sonuçlanır. Döngü yeniden başlar.
Peki bu durum ilişkilerimizi nasıl etkiliyor?
Kurduğumuz ilişkilerde bunları sık sık yaşadığımızı bizlere gösteren bu kitap, aslında iletişimimizin tamamen bir dans gibi olduğunu ve ortaya çıkan bu dansta kendi adımlarımızı değiştirdiğimizde partnerimizde ne gibi değişiklikler olacağına dair kanıtlar sunuyor. Bu yüzden de öncelikli hedefimiz, kendimizi tanımak sonrasında değiştirmek.
Bu döngü ikili ilişkilerde “aşırı yüklenme” -“yetersiz yüklenme” arasında gidip geliyor. Yani erkek kendi zayıflığını paylaşmaktan kaçındıkça (yetersiz yüklenme), kadın bu duyguları kendi yaşadığından daha fazla yaşayıp ifade ediyor (Aşırı yüklenme). Kadın kendi yeterliliğini ve gücünü göstermekten kaçtıkça da erkek kendini daha büyük görmeye başlıyor. Ve yetersiz yüklenen taraf daha iyi görünmeye başlarsa , aşırı yüklenen taraf da kötü görünmeye başlıyor.
Anne baba ile, çocuklarla, sevgiliyle, patronla, arkadaşla girilen her ilişkide öfkenin aslında bir şeye işaret ettiğini ve bu duyguyu bir şeyleri değiştirmek için kullanabileceğimizi söyleyen Dr. Lerner, Bowen’ın aile sistemleri kuramı ile tüm bu ilişkilerin nasıl da nesiller boyu aktarıldığını gözler önüne seriyor. Yani aslında şu an yaşadığımız öfke, soy ağacımızda yer alan ve ailenin ilk çocuğu olanların taşıdığı ile aynı olabilir. Durun bir düşünün:
Öfkenizi nasıl kullanacağınızı bilmiyor musunuz? Enerjinizi diğer insanların duygu, düşünce ve davranışlarını değiştirmeye mi harcıyorsunuz? Siz hep haklısınız ve etrafınızda sizi anlamayan bir çok insan mı var? Yoksa öfkeli olduğunuz için kendinizi mi suçluyorsunuz? Eşinize kızdığınızda çocuklarınızla aranızda bir gerginlik mi başlıyor? Sürekli size dert yanan annenize öfke mi duyuyorsunuz? Tüm bu soruların nedenlerini ve çözümlerini bulacağınız Öfke Dansı belki de hayatınızda dönüm noktası yaratacak bir kitaptır ne dersiniz?
Keyifli okumalar 🙂
Yazar : Dr. Harriet Lerner
Sayfa: 199
Goodreads Puanı: 4,01