Sık sık iltifat alıyor musunuz? En son duyduğunuzu hatırlamaya çalışın. Nasıl bir atıf yapmıştınız?Yaptığınız sunumu takdir eden hocanız, çektiğiniz fotoğrafın çok güzel olduğunu söyleyen arkadaşınız ya da konuşmanızın çok çekici olduğunu söyleyen patronunuz… Bunları duyduğunuz anda altında yatan sebepleri bulmaya yönelmez misiniz?
Size yöneltilen bir iltifattan sonra nasıl hissettiğinizi düşünün! Çoğu zaman kendimizi iyi hisseder karşımızdaki kişi hakkında iyi düşünmez miyiz? Çok güzel güldüğümüzü söyleyen biriyle karşılaştığımızda gülüşümüzün gerçekten güzel olduğunu düşünebiliriz, ya da onun bizden hoşlandığı fikrine kapılabiliriz. Çok kötü bir iş görüşmesi geçirdiniz bunu ailenize nasıl açıklarsınız? Sizce kötü olmasının nedeni neydi? Tüm bunların sebepleri anlık değişimlerimizden etkilenebilmektedir. Peki insanların ya da kendi davranışlarımızın altında yatan sebeplere nasıl ulaşıyoruz?
İçsel Ve Dışsal Atıf
Fritz Heider insan davranışlarının altında yatan sebepleri açıklamak için birçok çalışma yapmıştır. Ve bunların genel bir kuramı olduğunu söylemiş, adına da “naif psikoloji” demiştir. Onun yaptığı çalışmalardan yola çıkacak olursak, insanlar atıflarda bulunarak aslında temel gereksinimlerini gidermektedirler. Bunlardan birincisi, tutarlı ve dengeli bir dünya görüşüne sahip olmak; ikincisi ise çevreleri üzerinde kontrol sahibi olabilmek. Bunlardan yola çıkarak karşımızdakinin (kendimizin de olabilir) davranışlarını iki şekilde yorumlarız: “Dışsal ve İçsel Atıflar.” Bu atıflara göre bir işi yetiştirememe nedenimiz onu boşladığımız için de olabilir, elektrik kesintisinden de.
Hepimiz kötü bir sınavdan çıkıp hemen sonrasında üzerine yorum yapmaya başlamışızdır. “Sınav soruları gerçekten çok zordu.“ gibi bir yargıya vardığınızda Hedier’e göre bir dışsal atıf yapmış oluyorsunuz. Bazen de gerçekten objektif değerlendirip “Biraz daha sağlıklı çalışmam gerekiyormuş, sınavda çok zorlandım ” gibi yargılara varabiliyoruz. Bu da kendimize yönelik yaptığımız bir atıf, yani içsel atıf oluyor. Dışsal atıf yaptığımızda şans, hava durumu, köpeğimizin hastalığı, babaannemizin duası, tüm bunlar devreye giriyor ve birçok seçenek arasından sebep ayıklamaya çalışıyoruz. İçsel atıflarda ise kişilik özelliklerimiz, yeteneklerimiz, çabamız gibi şeyler devreye giriyor. Şu an düşündüğümüzde başarılarımızda ve başarısızlıklarımızda genel olarak atıf eğilimlerimiz var gibi görünüyor, sizce de öyle değil mi? Kim bir proje ile katıldığı yarışmadan ödül aldığında “tüm bunlar tamamen şansımın sayesinde” diye bir açıklama yapar ki?
Atıf Hataları
Çoğu zaman davranışların altında yatan sebepleri ararken hatalara düşüyoruz. Kişilerin davranışlarının sebeplerini belirlerken onların kişilik özellikleri ile açıklamaya yönelik güçlü bir eğilimimiz var. Yani çevresel faktörleri küçümsüyoruz. Temel atıf hatası denen bu hata ile değerlendirdiğimizde şirketini zarara uğratan bir yönetici gözümüzde kötü bir lider haline dönüşüyor. Diğer bir hata ise “kendine hizmet eden yanlılık” olarak biliniyor. Çok sık karşılaştığımız bu duruma göre başarılarımız bizim, başarısızlıklarımız ise çevresel faktörlerin eseri haline dönüşüyor. Yani aslında yüzme yarışında birinci olduysak biz muhteşem bir yüzücü haline dönüşüyoruz. Sonuncu olduysak; havuzun suyu, mayomuz, antrenörümüzün taktiği, ailemizin o sabah söylediği şeyler buna zemin hazırlamış oluyor. Futbolda çok sık karşılaşılan bir durum değil mi bu? Yenildiğimizde hakem mutlaka zemin ya da hava kötüdür (!) Ama kazandığımızda o futbolcuların performansı tadından yenmez !
Belki de atıf yaparken ani bir karar vermek yerine biraz daha ayrıntılı düşünmek gerekir. Ne dersiniz, belki de aldığınız kötü notu hoca vermemiştir de siz almışsınızdır!
Kaynaklar
Kağıtçıbaşı, Ç. (2014). Dünden bugüne insan ve insanlar. İstanbul: Evrim Yayınevi