Latince “Histeron” (rahim) kelimesinden türeyen “histeri” doyurulamayan rahim anlamına gelmektedir. Eski inanışa göre kadınların rahimlerinin vücut içerisinde serbestçe dolaştığı, bunun da nedeni bilinmeyen fizyolojik tepkilere (bayılma, saldırganlaşma ve rahmin gezindiği bölgede hissizleşme) yol açtığı düşünülmüştür. Tedavi olarak da rahmi sabitlemesi için hamilelik ya da kadınların orgazm olmasını sağlayacak olan genital bölgeye tazyikli su sıkmak önerilmiştir.
Ay Freud Bey Bana Bir Şeyler Oluyor !
19. YY geldiğimizde ise psikanalitik yaklaşım histeriye değişik bir açıklama getirmiştir. Viyana’nın ünlü hekimlerinden Yahudi kökenli Breuer ünlü Anna O. vakasıyla karşı karşıyadır. Anna O. Kısmi felç ve halüsinasyon gibi şikayetlerle Breuer’e gelmiştir. Yapılan görüşmelerde Anna O.’nun babasına çok düşkün olduğu ve bu belirtilerin özellikle babasıyla görüştüğünde ortaya çıktığı gözlenmiştir. Hastalığın biyolojik bir kökeni olmadığını anlayan Breuer, hemen histeri teşhisini koymuştur. Freud’un bir baba olarak gördüğü Breuer bu vak’ayı Freud ile paylaşmıştır. Freud’un ilgisini çeken bu vaka için Freud, Histeri Üzerine Çalışmalar adında bir kitap yazmıştır. Bir noktada Freud ile Breuer vaka için farklı açıklamarda bulunmuşlardır. Breuer :
“Anna O.’da bir benlik, kişilik yarılması olmuştu.Kişiliğin bir bölümü babasıyla birlikte ölmüş, öbür bölümü yaşamaya devam etmişti. Ama ölen bölüm, yaşayan bölümü devamlı olarak suçladığı için, öbür bölüm devamlı büyük hastalık belirtileri ile felçlerle, görme bozukluklarıyla, yutkunma bozukluklarıyla veya yemek yememe, yataktan çıkamama gibi belirtilerle kendini cezalandırıyordu bir şekilde”.
Freud ise şöyle bir açıklama getirmiştir.
“Gerçekte Anna O., babasıyla cinsel ilişki kurma fantezileri içindeydi ve gecelerce babasının başında nöbet tutar, bu nöbet tutma sırasında babasına dokunma, babasının çıplak tenine dokunma, babasının altını temizleme, muhtemelen cinsel organlarına dokunma isteyerek veya mecburen yaparak gerçekleşir. Bu sebenlerden dolayı da tabuya dokunmanın suçluluk duygusu içinde histerik belirtileri ortaya çıkar”
Freud’u Freud yapan en ünlü vakalardan Anna O. vakası histeriyle alakalıdır. Yani psikanalizin başlangıç vak’ası “Histeri”dir
Histeri de Neymiş, “Konversiyonel Bozukluk”tur O’ !
Psikanalitik açıdan bu şekilde ele alınan histeri modern görüşte ne orgazmla ne de rahimin gezinmesiyle açıklanıyor. Histeri, DSM 5’te (Psikolojik Bozukluk Tanı Kitabı) bedensel belirti bozuklukları altında yer alıyor. Litaretürdeki havalı adı da Konversiyon Bozukluğu olarak biliniyor. Histeri için için “Organik olmayan psikolojik kökenli fiziksel bozukluk” tanımı yapılabilir. Aniden kör olma, ani felç (paralizi) , ses yitimi (afoni), koku duyusunda kayıp (anosmi) ,boğazda yumru hissi gibi belirtileri var. Bu belirtilere anı bayılmalar, havaleler de eşlik edebilir. Genelde stres verici bir olaydan sonra ortaya çıkar. Fakat ilginç nokta tüm bunlar olurken vücutta sinir sisteminde veya organlarda bir bozulma görülmemektedir. Yani koversiyon bozukluğuna bağlı kör olan birinde göz sapasağlamdır, beyindeki görmeyle alakalı alanlarda da belirgin bir bozulma yoktur ama kişi göremez. Sinir sistemi ve beyinde bir hasar veya bozulma yokken kolun felç kalması gibi örnekleri vardır. Bu kişilerin rol yaptığı, yalan söylediği zannedilebilir ama eğer histeri durumu varsa kişi gerçekten o belirtileri yaşar. İlginç ama zihnin vücudu etkileyebileceği yönünde belki de en ilginç hastalıklardan biri histeridir.
Aslında histeri bizlere çok uzak değildir. Eski Türk filmlerinde durduk yere kör kalan kadınları hatırlarsınız ardından hemen iyileşirler. Kötü bir olan olduğunda bayılan babaanneler, anneanneler de tanıdıktır . Histeri ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha fazla görülmektedir. Ayrıca düşük sosyo-ekonomik düzeylerde yüksek sosyo-ekonomik düzeylere göre de daha fazla görülür. Kadınlarda ise erkeklere göre de 2-10 kat daha fazla görülür.
Histeriye bakış açısı zamanla çok değişmiş olsa da histerinin günümüzde hala çok sık karşılaşılan psikolojik bir bozukluk olduğunu biliyoruz. Artık ağır kokularla ya da pelvik masajlarla tedavi edilmediğini bildiğimiz konversiyon bozukluğu oranının kadına şiddetin azalmasıyla beraber zamanla düşeceğini ümit ediyoruz. İyisi mi siz bayılan babaannenizin de, fenalaşan annenizin de gönlünü hoş tutun.
BONUS: Üst düzey bir histerik havale (!)
Kaynaklar
Kring, A.M., Johnson, S. L., Davison, G., Neale, J. (2015). Anormal Psikoloji.(M. Şahin, Çev.). Ankara : Nobel Akademik Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi :2014)
Uğuz, Ş. ve Tosos, F.(2003). Konversiyon bozukluğunda sosyodemografik ve klinik özellikler. Türk Psikiyatri Dergisi, 14(1), 51-58.
Doksat, G. ve Doksat, N.G. (2013). Sigmund Freud’un vak’alarının gerçek yüzü. New/Yeni Symposium Journal, 51(3), 158-165.