Ecele Faydalarıyla (!) Korku | Korkunun Psikolojik Analizi

Yüksek bir yere çıktığınızda korku hissetmeniz, yaya yolu olmasına rağmen durmayıp dibinizde biten şoför ya da çocuk çocuk hareketler yapıp aniden saklandığı yerden çıkarak sizi korkutan ev arkadaşınız (belki de o çocuk sizsiniz) yüzünden hayatınızda gerçekten korku duygusunu deneyimlediğiniz birden çok zaman olmuştur. Günlük hayatta çok sık karşılaşmamız yüzünden (eğer bir de fobiniz varsa), ecele pek bir faydası olmadığı söylense de ecele olan faydaları, bedenimizde yaptığı değişikler, yüzümüzün almasına sebep olduğu o ifade ve düşüncelerimiz ile  “korku” gerçekten nedir diye düşünmenin belki de tam sırası.

Lazarus’un Merkezi İlişkisel Temaları’na bakacak olursak korku ani, somut ve karşı konulamaz fiziksel bir tehlike ile karşı karşıya kalmaktır diyebiliriz. Gerçek bir tehlike ile yüz yüze geldiğimiz zaman sempatik sinir sistemimiz harekete geçerek güvenliğimiz için vücudumuzu acil bir eylemde bulunmamız için hazırlar.

Korktuğumuzda kalbimiz Usain Bolt’tan daha hızlı depar atar,  haliyle çarpan kalbimize yetişebilmek için soluk alışverişimiz de hızlanır. Vücudumuza daha hızlı kan pompalanırken bir taraftan da bir şey olursa diye kaçabilmek adına enerji sağlamak için kan şekerimiz artar. Tükürük bezlerimiz, canımız tehlikedeyken yemek yemek istemeyeceğini bildiği için daha az çalışır ama bir taraftan da ter bezlerimiz teslim tarihine yetişmeye çalışan mimar gibi çalışır. N’olur n’olmaz diyerek bir yaralanma olması ihtimaline karşı kan damarlarımız daralır, ki yaralanırsak kan kaybından ölmeyelim diye kanımız hemen pıhtılaşır. Gözlerimiz de boş durmaz, tehlikeyi daha iyi görebilelim diye göz bebeklerimiz (pupillerimiz) çığ gibi büyür. Tir tir titerken tüylerimiz ürperir, kaktüs gibi diken diken oluruz. Kısaca ağzından salyalar akıtıp kendini yırtarcasına havlayarak bize doğru bir köpek koşsa, korkumuz sayesinde adrenal bezlerden katekolaminler ve steroid stres hormonlarımızın salgılanmasıyla beraber aktive olan sempatik sinir sistemimiz bile bizi tutamaz. Köpeği algıladığımızda bir de beynimize bakabilecek olsaydık badem şeklinde, fındık kadar amigdalamızın ve hatta özellikle merkezi çekirdeğinin aktive olduğunu, oradaki Fos proteininin üretildiğini görebilirdik.

korku

Evrimsel açıdan baktığımızda herhangi bir varoluşsal tehlikenin bizde uyandırdığı korku duygusuyla kendimizi emniyete almak için eyleme geçer ve yaşama şansımızı arttırırız. Korkuya bu yüzden sadece bir duygu demek yetersiz kalır; aynı zamanda ecele faydalı bir alarm sistemimizdir.

korku

İşte bu yüzden evrenseldir ve Paul Ekman’ın yaptığı araştırmalar sonucu tüm kültürlerde ortak olduğunu iddia ettiği altı temel duygu içerikli yüz ifadesinin içinde yer alır. Hatta kaşların yukarı doğru kalkması, gözün olabildiğince açılması ve gerilmesi, ağzın ise yana doğru gerilmesi ise karakterize edilen korku ifadesi doğuştan kör olan kişilerde de görülür.

Korku duygusu ile bağdaştırılan düşünce-eylem eğiliminin “kaçmak” (hatta Canon’a göre savaş ya da kaç tepkisi) olduğunu söyledik, ama değerlendirme biçimimizi nasıl etkilediğini söylemedik. Uçaktayken türbülans olduğunda bulunduğunuz durumun belirsiz (bir kaza yaşanması ihtimali) ve kontrol edilemez (kokpitte değil, yolcu bölümündesiniz) olduğunu hissetmeniz oldukça normal. Fakat unutmayın ki bu kontrol değerlendirmelerini yaptıktan sonra yaşadığınız riski olduğundan daha çokmuş gibi fazlasıyla karamsar düşünebilirsiniz. Siz tehlikeli durumlara odaklandıkça her durumu daha tehlikeli olarak algılamanız ve elbette bu şekilde algılamanıza neden olacak durumlara dikkatinizi otomatik yönlendirmeniz, dolayısıyla korkarken daha da çok korkmanız kaçınılmazdır.

Her ne kadar bazen korkudan korksak da, korku bizim için nahoş ve özellikle de uçakta işin içinden çıkılmaz bir döngü olsa da; korku yaşamamız kaçınılmaz ve gerekli temel bir heyecandır. Korkuyla kalın !

Korku

 


Kaynaklar

Andre, C. (2015). Korkunun psikolojisi. İstanbul: Say Yayınları.

Smith, E. E. ve Kosslyn, S. M. (2014). Bilişsel psikoloji. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

Atkinson, R. C. ve diğerleri (2012). Psikolojiye giriş. İstanbul: Arkadaş Yayınları.

 

Paylaşın, herkes okusun:
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir