Çocuklarımızın erken dönemde okula gönderilmesi konusu bir süre hepimizin gündemine oturdu. Hep birlikte bunun artıları ve eksileri üzerine tartıştık. Peki gerçekten erken yaşlarda verilen eğitimler çocukta nasıl bir etki bırakıyor? Bu gerekli mi? Bir anne olarak çocuğunuza gereken eğitimi verebiliyor musunuz? Yoksa bu konuda dışarıdan destek almak herkes için daha mı yararlıdır?
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı erken dönem eğitimin çocuğun gelişimi için çok önemli olduğunu vurgulamış ve hayatı boyunca kendini adadığı çalışmalara imza atmıştır. Hatta hala günümüzde de kullanılan çoğu eğitim programına ismini yazdırmış ve bizlere çok önemli bir miras bırakmıştır. Gelin isterseniz çalışmalarını ve ülkemize hatta dünyaya kattıklarını yakından inceleyelim.
Okul öncesi yılları çocuğun bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimi için çok kritiktir. Ancak 1990’lara gelindiğinde bu konu üzerine yapılan araştırmalar, geliştirilen programlar artmaya başlamıştır. Özellikle bu dönemde verilecek eğitimin çocukların gelişiminde büyük bir rol oynadığı görülmüştür. Myers bazı alanlarda (sosyal,kültürel,ekonomik) dezavantajlı olan çocukların gelişimleri açısından çok daha fazla desteğe ihtiyaç duyabileceğini, bu eksiğin ise ancak eğitim ile tamamlanabileceğini belirtmiştir. Bu erken dönem eğitim herhangi bir kurum tarafından dışarıdan verilebileceği gibi aile içerisinde de tamamlanabilmektedir. Tabi ki eğitimli aileler ile !
Anne – Çocuk Eğitim Programı Nedir?
Kağıtçıbaşı, erken dönem çocuk gelişimi desteklemek için oluşturduğu Anne-Çocuk Eğitim Programı, iki koldan bu desteği sağlamaktadır: Çocuğun erken dönem eğitimi ve annenin eğitim ve desteklenmesi. Yani aslında hem çocuk temel alınmakta ve onun gelişimini desteklemek için anneler güçlendirilmektedir. Bu nedenle program içeriği hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik oluşturulmuştur. İlk uygulamalar Kağıtçıbaşı’nın kurmuş olduğu AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’de yapılmış, daha sonrasında ise ülke geneline hatta dünyaya yayılmıştır (1998). Bu program özellikle dezavantajlı olan çocukların erken dönemde (5-6 yaş) bir desteğe ulaşmalarını ve ilkokula başladıklarında diğer çocuklarla aralarındaki farkı en aza indirmelerini sağlamıştır.
Program anne ve çocuğun halihazırda sahip olduğu güçlü yönlere odaklanmayı sağlamaktadır. Anne bu programda merkez roldedir, çünkü annenin kendi yetkinliklerini en yükseğe çıkarması demek, çocuğun bu eğitiminin sürekli olması anlamına gelmektedir. Kağıtçıbaşı’na göre; Türkiye gibi ilişkilerin ön planda olduğu ülkelerde bu tip programları grup seansları şeklinde yürütmek çok daha yararlıdır. Bu yüzden AÇEP’e katılımdan sonra kendi toplumsal hayatına dönen kadın programda kazandığı yetileri kullanabilecek, sosyal çevresi de ona bunun sürekliliğini sağlayacaktır. AÇEP’te anne eğitimi 2 basamaklıdır. İlk basamakta kadınların anne ve eğitimci rollerinde güçlendirmek ve çocuğun gelişimi için duyarlılıklarını arttırmak, ikinci basamakta ise çocuğun bilişsel gelişimini desteklemek ön planda tutulmuştur.
Erken Dönem Zenginleştirme Projesi
Proje olarak başlayan bu uygulamaların ilk yıllarında oluşturulan gruplarla ev ziyaretleri yapılmış, bu ziyaretler sırasında dil ve problem çözme yetilerine odaklanılan tartışmalar yürütülmüştür. Sosyal ve kişilik alanındaki destekleme programında ise, 2 haftada bir düzenlenen grup toplantılarında çocukların sağlık, beslenme, oyun faaliyetleri, sonrasında ise anne-çocuk stresi üzerine tartışmalar yapılmıştır. Bu uygulamaların hem kısa dönemli hem de uzun dönemli sonuçları değerlendirilmiştir. Kısa vadede annesi eğitim alan çocuklarda, almayanlara göre IQ puanları, akademik başarıları, okul notlarında olumlu farklar gözlenmiştir. Sosyal anlamda da daha az bağımlılık ve saldırganlık, olumlu benlik gelişimi gözlenen farklardan bazılarıdır. Annelere bakıldığında ise çocukla iletişimlerinde büyük bir değişim görülmüştür. Eğitim alan anneler, çocuklarına daha duyarlı davranmış, daha sözlü iletişim kurmuşlar ve daha az cezaya başvurmuşlardır. Tabi annelere etkisi çocukla olan iletişimde sınırlı kalmamış, eşleri, yakın çevreleri ile ilişkilerine bile olumlu olarak yansımıştır. Uzun vadeli etkilere bakıldığında ise anneler için çok da olumlu sonuçlar gözlenememiştir. (Annenin çevreden soyutlanıp sadece çocukla olan etkileşimine odaklanıldığı için olabileceği düşünülmüştür) Çocuğa olan etkilerine bakıldığında ise,eğitimli annelerin çocuklarının %86’sı 13-15 yaş aralığında hala okula devam etmektedir. (Eğitim almayanlarda bu oran %67 bulunmuştur.) Ayrıca yine bu çocuklar okula gitme nedenlerini yapacak daha iyi bir iş olmadığından ya da aileleri zorladığından değil, kendi istekleri üzerine olduğunu bildirmişlerdir.
AÇEV-UNICEF-MEB İşbirliği
Yapılan bu uygulamaların geliştirilmesi ve içeriklerin düzenlenmesiyle, bu proje bir programa dönüşmüştür. Günümüzde de MEB-UNICEF-AÇEV işbirliğinde geliştirilen program Türkiye’de birçok ilde ve dünyada belli merkezlerde uygulanmaktadır. 2010 yılında ise tüm bu yapılan çalışmalar genişletilerek 0-18 yaş Ulusal Aile Eğitim Programı oluşturulmuştur.
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı sayesinde bir araştırma projesi olarak başlayan bu program ile şu an halk eğitim merkezlerinde, ilköğretim okullarında ve toplum merkezlerinde yılda 25.000 anne ve çocuğa ulaşılmakta ve bu eğitimlerden yararlanmaları sağlanmaktadır.
Atatürk’ün de dediği gibi; “Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir, yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.”
Hocamız ve onun gibi eğitimciler sayesinde geleceğimiz çok daha aydınlık görünmektedir. Biz de, sizlere bu gelişmeleri ulaştırmayı bir görev edinip o aydınlığa bir ışık yakmak istedik 🙂
AÇEP hakkında ayrıntılı bilgi için: http://panel.unicef.org.tr/vera/app/var/files/c/o/cocuklara-esit-firsat-anne-cocuk-egitimi-programi.pdf
Kaynaklar
http://www.ecdgroup.com/download/va1mmnen.pdf
http://www.acev.org/biz-kimiz/dunden-bugune