Hepimiz iş yerinde stresli durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Hem bu durumlarla başa çıkmak hem de işteki verimliliğimizi korumak bizi çok zorlayabiliyor. Çoğu zaman bu baskı yüzünden tüm enerjimizin çekildiğini hissediyoruz. Siz de en az bir kez böyle bir durumun içinde buldunuz mu kendinizi? O zaman bu durumun ne olduğunu anlama zamanı.
Tükenmişlik (burnout) olarak adlandırılan bu durumun çok sayıda kişi tarafından farklı tanımları yapılmıştır. Ama günümüzde en geçerli olan tanıma göre Maslach ve arkadaşları tükenmişliğin 3 boyutu olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunlar: duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarıda düşme hissidir.
Duygusal tükenme (çabuk yorulma) sırasında kişiler duygusal yönden aşırı yıpranmış hissederler. Onlar için ertesi gün kalkıp işe gitme düşüncesi bile çok yüksek seviyede kaygı hissetmelerine neden olur. Boş zamanları değerlendirme ya da hobilerle uğraşma ihmal edilir. Bu kişiler iş yerinde yerine getirdikleri sorumlulukların eskisi kadar hakkını veremediklerini düşünürler. Yani yatağın başında oturup “Bugün işe gitmeye hiç enerjim yok, kolumu bile kaldıramıyorum” diyorsanız, duygusal tükenme yaşıyor olabilirsiniz.
Duyarsızlaşma (uzaklaşma/sinizm) aşamasında ise kişi karşılaştığı diğer insanlara ya da yerine getirmesi gereken sorumluluklara karşı soğuk, ilgisiz, katı tutumlar sergiler. Çalışan patronuna ya da iş arkadaşlarına kaba davranmaya başlar, negatif davranışlar sergiler. Çoğu durumda kendisinden rica edilen şeyleri görmezden gelir. İnsanları kategorize etme ya da onlardan kötülük geleceğini düşünme de bu aşamada görülebilecek tutumlar arasındadır. Sık sık kendini değişmiş, yabancı görme (depersonalizasyon) de görülmektedir. Çok sevecen ve yardımsever bir insan olarak tanıdığınız Esra hanım bir anda size karşı tavır takınıyor, saygısız hareketlerde bulunuyor ya da tüm iş arkadaşlarından uzaklaşıyorsa, belki de tükenmişlik yaşıyordur. Onu yargılamadan önce bunu da düşünmek lazım !
Kişisel başarıda düşme hissi (yetersizlik) aşamasında ise kişi başkaları hakkında geliştirdiği olumsuz düşüncelerden dolayı rahatsız olur. Ve bu durum onun kendini bu düşüncelerden ötürü suçlamasına neden olur. “Patronum çok iyi bir insan, onun hakkında böyle düşündüğüme inanamıyorum!” gibi kendini suçlayıcı ifadelere sık sık rastlanır. Böylece insanların kendisini sevmediğine inanır ve başarısız olduğu kararına varır.
Peki bu Burnout ‘a ne sebep olur?
Yaş, medeni durum, çocuk sayısı ve işe bağlılık gibi kişisel faktörler burnout sendromuna yakalanma olasılığını arttırmaktadır. Ayrıca iş yükünün fazlalığı, iş gerilimi, iş yerinde rol belirsizliği ve kişinin eğitim durumu gibi faktörler de burnouta zemin hazırlamaktadır. Yine örgütün iklimi ve diğer çalışanların davranışları da tükenmişlik yaşama olasılığını arttırabilir. Kimse fikirlerine saygı gösterilmeyen, sık sık mesaiye kalması istenen bir ortamda çok uzun bir zaman çalışmaya dayanamaz. Bu durum bir zaman sonra “Yeter!” demeye sebep olur ve işten ayrılma ya da izinsiz işe gelmeme gibi durumları ortaya çıkarır. Bir diğer durum ise kişi işini yapmaya devam eder ama karşısındaki yokmuş gibi davranır ve göz temasından, konuşmaktan, el sıkışma gibi yakınlıktan uzak durur.
Belki de her gün karşılaştığımız kişileri düşünmeniz, bu durumu anlamanıza yardım eder. Burnout: “Günaydın!” dediğinizde dünyanın en garip şeyini yapmışsınız gibi afallayan belediye memurları sendromunu anımsatmıyor mu?
Kaynaklar
Izgar, H. (2012). Endüstri ve örgüt psikolojisi. Konya:Eğitim Yayınevi